Kuduz Aşısı, Louis Pasteur Kimdir (Hayatı)
Louis Pasteur 1822 – 1895
PASTEUR. İNSAN sağlığı konusunda beşeriyetin derin cehalet içinde bulunduğu bir sırada; 27 Kasım 1822'de Fransa'nın .Jura vilayetine bağlı Dole'de doğdu.
Babası Jean Joseph, Napeloun'un ordusunda hizmet etmiş emekli bir asker, annesi bir bahçıvan ailesinin kızıydı. Dole'den Arbois'a giden küçük Pasteur orada bir doğa hayranı olarak durgun ve sessiz yaşıyordu. Pasteur dersleriyle pek ilgilenmez veya öyle görünürdü. İlkokulda orta halli bir öğrenciydi. Az konuşun iyice bilmediği konularda susmayı tercih ederdi.
1838'de o, Paris'e gönderildi. Sı. Louis Lisesi'ne devam edecekti. Orada fazla kalmadı. Evini, ailesini özlemişti. Arbois'e döndü. Daha sonra Basençon Lisesi'ne yatılı olarak verildi.
1840'da liseyi bitirdi ve aynı lisede öğretmen yardımcısı kaldı. Bir müddet sonra (1842)'de Ecome Normale sınavına girdi. 14. oldu. Bu derece onu tatmin etmemişti. Tekrar Paris'e döndü, bir pansiyona yerleşti ve yeniden Sı. Louis Lisesi'nin derslerine devam etmeye başladı. Bu defa Ecole Normale sınavlarında dördüncülük kazanmıştı. Burada laboratuar yokluğu onu arzuladığı bilim çalışmalarından alıkoyuyordu. Sorbon'un mütevazı bir tavan arasında çalışabilme imkanlarına kavuştu. Asit tartarik üzerinde çalışıyordu. Mitschearlich isimli bir Alman kimyager tartar ve paratartar asitlerinin optikçe farklı özellikler taşıdığını tespit ve müşahede etmişti. Bunlardan birinin billurlarından yapılan eriyik polarize durum gösteriyordu. Olayı izah Pasteur'e nasip oldu. Bu sırada başarısının sevincini annesini kaybetmesinden dolayı duyduğu üzüntü tamamen götürdü.
Paris'te bilim çevreleri bu keşiften bahsediyordu. Olaydan sonra Dijon Lisesi'ne fizik öğretmeni olarak alandı.
1849'da Strasburg Fakültesi'ne kimya doçenti oldu. Sonra orada reklörün kızı ile evlendi. 1853'te bir nişanla taltif edildi ve Lile şehri Fen Fakültesi'ne Profesör ve Dekan seçildi.
Lile'de pancar ziraatı yapılıyor ve alkol elde ediliyordu. Pasteur burada fermantasyon olayını inceledi. I860'da bu çalışmaları sonucu olarak "kendi kendine üreme" fikrinin yanlışlığını ispat etti.
Daha sonra ipek böceklerinde görülen bir hastalığın amilini keşfederek korunma çaresini buldu.
1867'de Sorbon'a profesör olan Pasteur, 1870'de Ayan Meclisi'ne üye olarak girdi. Bu sırada geçirdiği bir serebral hemorajiden dolayı sol tarafı paraliziye uğramıştı.
Prusya Savaşı da bu döneme rastlar. Bu savaşta Fransa'nın kayıpları vatansever Pasteur'ü çok sarsmıştı.
Pasteur'ün bundan sonraki hayatı çalışma gayretlerinin en faydalı mucizelerini getirdi. Gerçekten, bugünün tedavi edilebilen iki hastalığı kuduz ve şarbon o devirde, iyileştirilmesi mucize isteyen iki afetti!.. 1877'den itibaren Pasteur dört yıl koyunlar üzerinde şarbon hastalığını inceledi.
Invitro olarak şarbon basilini üretmeyi başardı. Elde ettiği kültürle deneysel olarak hayvanlarda şarbon meydana getirdi. 4()°-42°C'de bakterilerin kuvvetini kaybettiğini saptadı. Böylece elde edilen kültür zararsızdı ve koruyucu bir aşıydı.
Bu keşfi ile Lejyon Donör Ödülü'nü aldı ve Akademi'ye üye seçildi.
1884'ten itibaren 1888"ye kadar dört yıllık çalışma devresi onun büyük bir feragat ve fedakarlıkla geçirdiği yıllardır. Çünkü Pasteur bu dönemde insanlığın amansız düşmanı kuduza karşı bir aşı bulmaya çalışıyor, tehlikeli deneylere hiç sakınmadan atılıyordu. Sonunda Viruiansı azaltılan viruslu beyin ve omuriliklerin kuduza karşı önleyici aşı olarak kullanılabileceğini ortaya koydu. Ve bunu ilk olarak kuduz bir köpek tarafından ısırılmış Alsaslı bir köylü çocuğa uygulayabilmek imkanını buldu.
Arlık aşı insanlarda olumlu sonuç vermişti.
1884 yılında adına izafe edilen Enstitü -Pastör Enstitüsü- bizzat Cumhurbaşkanı M. Sadi Carnot taralından açıldı. Artık dehasının, zafer ve mutluluğun şahikasına varmıştı.
1892 yılında 70 yasına giren dahi Pasteur. Sorbon'da gençlice hitap etti ve sözlerini şu kelimelerle bitirdi:'Elimden geleni yaptım
28 Eylül 1895"te gerçekten -'Elimden geleni yaptım" diyebilmenin mutluluğunu tatmış olarak Vilneue şehrinde hayata gözlerini kapadı.